23 Eylül 2011 Cuma

Atlas'ın Umudu



Yol şüphesiz insana çok şey öğretiyor.
"Ve Irmak yine yollarda" sözü, arabayı yola çıkmak için çalıştırdığımız an söylenen, gelenekselleşmiş bir sözdür. Özellikle son birkaç yıldır yollardayım. "Bohemienne".. Evsizlik, bazen yönsüzlük, toprağı aşındıra aşındıra ilerlemek gideceğin yere doğru, işte bunlar var ediyor seni.Yol sana öğretiyor, yol seni gösteriyor, sense anıları kaza, kazıya ilerliyorsun.

Dün annem, okan abimle aşmak zorunda olduğumuz yolsa özel, ürkütücü ve mizacının aksine umut vericiydi.
Yağmur aylar sonra bizimleydi. Griyi, bulutları görünce heyecanlanan insanlar olarak, pek keyifli bir yolculuk olacağına emindik. Ne zamanki camın yüzü beyaz, yol görünmez oldu, işte o zaman korkmaya başladık. Arabanın tekerleklerine vuruyormuş gibi yeryüzüne düşen yıldırımlar, ağaçlara gözdağı veren bulutlar..İşte o zaman, birbirimize söylemeden yumruklarımızı sıkıverdik. Aşık olduğunun seni inciteceğinden korkar, biraz da bilir gibi sustuk, üzüldük. "Yaşadığım" yer olan İstanbul'a en sevdiğim arkadaşımla yolculuk edeceğimi düşünür, bulutları izlerken, sevdiğimin bana geçit vermeyeceğini, hatta beni inciteceğini düşünmek ne kadar üzücüydü..
Önce flört etmiştik, sevmiştik sonra..
Derken bağırmaya başladı.Gözü döndü, sözünden de döndü. Küstüm..Annemin elini sıkıca sardım, çocuğum bu havada.
Ve üzerine düşeni yapıp, sessizce uzaklaştı Bursa'ya yaklaşırken..Geride güzel toprak kokusunu, annemin "harvest edilesi" bitkilerini bırakıp gitti. Hava bizden yana döndü, serinlikle derin bir nefes aldık.
Bu da başka bir yolculuk oyunuydu işte..Evcilik olur da, yolculuk olmaz mı?

II.

İstanbul'a sırtımda kendimi taşıyarak vardım. Toprağına ayağımı bastığımdan beri Atlas gibi dünyaları taşıyorum sanki üzerimde..Dünyalar dediğim, kendi dünyamı, kendimi taşıyorum bir anlamda. Ağır, yoğun ve dengesiz bir Irmak dünyası..Kolay değil. Sendeletiyor, nefessiz bırakıyor, boynuna saplanıyor ağrısı. Ara sıra umutsuzluk, inançsızlık duygusu, özellikle uykumda yakalıyor beni. Boğaz'ın ağır, talihsiz havasını tadıyorum. Yükümü bir kaldırıma atıp hayatımda hiç içmediğim sigaradan tatmak isteyiveriyorum.

O an duraksıyorum.
Mola vermek istediğin kendin misin?
Kim ara vermek ister olduğu kişiye, Yol'una, sevdiğine?
İşte o zaman sigaradan asla boğazıma bırakmadığım dumanı toparlayıp geri üflüyor, evrenimi boynuma güzelce yerleştirip yürümeye devam ediyorum. Benim "kendine gel Irmak"çılığım kendine geliyor işte..
Kendine gel Atlas, kendine gel Irmak.Cezan senin tek mutluluğundur.